Bir küpeden kolyeye…

Endülüs adını verdim ona..
Endülüs adını verdim ona..

Kapalıçarşı..engin, derin ve hummalı..her şey var burada, herkes de burada..ben de…Yaklaşık yedi yıldır takmaları için bayanlara, onlara almaları için de beylere hitap eden, ama içimden geldiği gibi, tam da istediğim gibi, keyif aldığım, keyif veren, bazen çok renkli, bazen tek renkli sayısını bilmediğim aksesuar yaptım.İşte bu aksesuarları yepyeni kılabilmek için yepyeni malzemeler ya da bana malzeme olabilecek şeyleri bulabilmek için ben de Kapalıçarşı daydım.Ufkumu açacak etnik malzemeler için hislerim doğrultusunda yol alıp kendimi Afgan Türkmenlerinin dükkanlarının olduğu sokakta buldum.İçeriyi karıştırırken de şimdiye dek benim görmediğim kocaman, çok renkli Afgan gümüşünden takılar buldum. Sorduğumda o kocaman şeyin bir Uzbek küpesi nin teki olduğunu söyledi aileden delikanlı. Hıı?? Deyince de düzeltemediği için tekrarlamaya başladı… sonunda anlamıştım, çok eski bir Özbek küpesi idi elimde tuttuğum.Lapis in, yeşimin en güzel tonlarını sergiliyordu küpe ve elimde ham, elde boyanmış yine o dükkanlardan birinden aldığım fes renginde birkaç metre ipek vardı.Yaratım daha orada başlamıştı, eve döndüğümde ilk işim 10 larca yıldır bekleyen bu küpelerin yorgun toz ve pisini temizlemek oldu. Yıkadıım, parlattım, tasarım yolda tamamlanmış olduğu için derhal birleştirme işlemine giriştim. Düğümledim, bağladım, sardım sarmaladım ve adına Endülüs koydum.


Exit mobile version