Zımbalama ile eski mobilya yenileme


Zımbayla bi geçmişim var, sene 19.. Annemler alışverişte, mağazadayız. Ben de uğraşılacak bilimum materyaller arama eğilimindeyim ve buldum da. Zımba. Ortalıkta kağıt olmadığı için zımbayı olur olmaz yerlerde denerken kendimi de zımbalamayı başardım. Lakin alışverişin sürekliliğini bozmamak adına gıkımı çıkarmadım. Onun yerine zımbayı çıkarmayı denedim parmağımdan, o günden beri de elime zımba almamıştım. Ta ki şu mobilya yenileme işine girişene kadar.

Gayri ihtiyari ‘şunu da döşesem fena olmaz’ deyip, kendimi apartmanın bodrumundan eve mekik dokurken buluyorum. Farz-ı misal bir tabure ya da mermer bir sehpa kapıp geliyorum. Tabure; evdeki boyacıların ayaklar altına aldığı mazlum bir tabureydi. Sadece üzerindeki kat kat boyalardan nasibini almamış yüzeyden, suni deri olduğu anlaşılan kumaşı söktüm. Süngeri onca ağırlığa rağmen sapasağlamdı. Söktüğüm kumaşın da arkasını çevirip taburenin altına çaktım, çöpe gitmesin günah. Sehpadan arta kalan kumaşla döşedim tabureyi. Sehpaysa, eskilerden kalma mermer sehpaydı. Sehpanın tahta iskeletiyle, mermerinin hiçbir bağlantısı yoktu. Sökmedim yani sadece beyaza boyadım. İki uzun sünger vardı onları birbirine yapıştırıp sehpayı sıfırlayacak sekilde bıçak bileyicisiyle kestim. Ve eski analog kullanan fotocular bilir – deklanşöre basıldığındaki o sesin verdiği hazzı çat çat diye zımbalarken de aynını yaşadım vallahi. İş iyi bir zımba ve keyfinize göre güzel bir döşemelik kumaş bulmakta. Siz de deneyin diyorum.


Exit mobile version